Değerli meslektaşlarım;
Son iki yılı saymazsak geride bıraktığımız 10 yıllık dönemin, inşaat sektörü ile birlikte asansör sektörünün de altın çağı olduğunu söyleyebiliriz.
Fakat sektör olarak geride bıraktığımız bu altın çağa ne kadar hazırlıklıydık?
Sektör olarak sonradan fark etsek de, bu altın çağ birçok sıkıntıyı da beraberinde getirdi. Yapılan denetimler, çıkarılan yönetmelikler montaj ve bakımcı firmalarının üzerine yoğunlaşırken imalatçı firmalara herhangi bir yaptırım ya da denetim uygulanmadı. Bu da yeni yönetmeliklere göre yapılan asansörlerde sorunlar yaşanmasına yol açtı.
Değerli meslektaşlarım,
Asansör sektörü gerek kullanım alanının yaygınlığı gerekse ihracat ve montaj faaliyetleri ile ülke ekonomimizde önemli bir yere sahip. Sanayi bakanlığı verilerine göre sektörde yılda ortalama 35 bin ila 45 bin arasında asansör ve 3 bin yürüyen merdiven yapılıyor. Sektör, 400 binin üzerinde olan asansörlerin işletme süreçlerinde gerçekleştirilen bakım ve onarımında kullanılan malzeme, cihaz ve ekipmanlarla birlikte yaklaşık 1 milyar dolarlık bir ekonomik hacme sahip.
Asansör periyodik kontrollerinin ne yazık ki bütün ülkeyi tam kapsamamasından dolayı, gözetim ve denetim gibi konulardaki sorunlar ise sürüyor. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, TSE, Meslek Odaları, üretici firmalar, mühendisler, akademisyenler ve diğer kuruluşların, sürecin bütününde mühendis istihdamı ve meslek odalarının rolleri başta olmak üzere sağlayacağı aktif desteğin bu sorunların çözümünde önemli bir rol oynaması gerekiyorken ne yazık ki istenilen başarı elde edilememiş ve sektörümüz sınıfta kalmıştır.
Günümüze gelindiğinde ise ülkemizin ekonomisine endeksli olarak inşaat sektörünün 2018 yılı ikinci çeyreğinden sonra daralması ile beraber asansör sektörü de bu daralmanın içine girerek altın çağını kaybetti. Krizin etkisi ile ekonomik sıkıntı içerisinde olan imalatçı ve montajcı firmalar yurtdışına yönelirken, yurtiçinde sektörel sıkıntılar daha da büyüdü. Dikey yapılaşmanın geliştiği inşaat sektörü içerisinde en önemli kalem haline gelen asansör sektörü, günümüzde yabancı ve yabancı ortaklı asansör firmalarının, kartellerin baskısı altına girdi. Ve birçok ulusal firmanın hisselerinin bir bölümünü ya da tamamını yabancı firmalara devrettiği ve devretme aşamasında olduğu gün yüzüne çıktı. Bununla birlikte yabancı firmaların yerli firmaları daha da daralmanın içine çekmek adına bakım ve montaj fiyatlarını da rekabet edilemeyecek seviyelere çektiğine şahit oluyoruz.
Sektörümüzün 10 yılı bulan altın çağını tüm sorunları ile şimdilik bir kenara bırakarak bundan sonra neler yapmamız gerektiğine odaklanmamız gerekiyor.
Değerli meslektaşlarım;
İçinde bulunduğumuz dönemde sektörümüzde yaşanan sorunlar kendini geçmiş zamankinden daha da yoğun hissettiriyor. Hem ekonomik hem de yapısal sorunların daha da derinden hissedildiği günümüzde bütünün önemli bir parçası olan dernekler sorunlarımızın çözümü için ne yapıyor?
Cevap veriyorum:
Hiçbir şey… Şimdiye kadar yapılan tüm birleşme çağrılarını kendi hakimiyetlerini kaybetme korkusuyla duymazdan gelen bazı sivil toplum yöneticileri birlik ve beraberlik içinde hareket edemedikleri, doğru konuları doğru mercilere taşıyamadıkları, ego denizinde farkındalıklarından yoksun bir biçimde kapalı devre olarak çalışmaya devam ettikleri için, sektörümüzdeki sorunlar git gide derinleşiyor
Gelen övgüleri kendilerine mal edip eleştirilere kulaklarını kapatarak ne yazık ki bulundukları makamları işgal edenler çok başarılı işlere imza atabilecek meslek örgütlerini köreltiyor.
Bütün egolardan arınıp sektör adına bir ve birlik olma zamanı gelmiştir. Artık lafta değil icraatta olmanın zamanıdır. Ne yazık ki sıkışan ve daralan sektörümüzde birlik olmadan başarıya ulaşmak mümkün değildir. Nitekim tarihteki örnekler bize bunu açıkça anlatmaktadır.
İnsan sosyal bir varlıktır ve toplum içinde yaşar. Yaşadıklarından ve çevresinden de mutlaka etkilenir. İşte bu etki pozitif olduğunda insana ve topluma yarar sağlar, negatif olduğunda da kesinlikle zarar verir.
Kıymetli meslektaşlarım;
Öncelikle her birey karşısındakini öteki olmaktan çıkartıp kendinden kabul etmeli, herkesi olduğu gibi benimseyip değişmeye zorlamadan, ikiyüzlülüğe mahal vermeden kabullenmelidir. İnsanlar, birey ya da meslektaş olarak birbirlerini rakip değil, dost olarak görmelidir. Beraber olmanın herkesi güçlü kılacağını kavramalıdır.
Dayanışma ruhu ile hareket ederek birlik ve beraberliğini sağlayan toplumlar; sosyal, ekonomik, eğitim gibi her alanda giriştikleri her mücadelede başarıya ulaşmışlardır. Toplumsal dayanışma olmadan, birlik ve beraberlik sağlanmadan atılan adımlar en başta, başarılıymış gibi algılansa da o çemberin içerisinde olması gerekenlerden bir kişi bile dışarıda kalmışsa birlik sağlanamamış demektir.
Birlik ve beraberlik içinde olan toplumlar, karşılaştıkları en zor sorunları dahi kolaylıkla çözerler. Sorunlarını çözen toplumlar ise ilerlemek ve gelişmek için, fikir birliği, gönül birliği ve eylem birliği içerisinde hareket ederek başarıya ulaşırlar. Dünyada birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmeden başarıya ulaşmış ne bir aile ne bir şirket ne de bir kurum vardır. Hatta bir devlet bile yoktur. Bunun için bu mesleği ifa eden her meslektaşımın bir kenara çekilip sıkıntılara seyirci kalmak yerine harekete geçme ve harekete geçirme zamanı gelmiştir.
Unutmayın ki bu sıkıntılar hepimizin.
Saygı ve muhabbetlerimle…